İmtihan Körlüğü
İnsan için inkârı namümkün olan bir olgudur. Kişinin elinde değil Hakkın insiyatifinde, derece yükselten veya aşağılara çeken, padişahı köle köleyi sultan yapan kaderin alın yazısıdır. İmtihan ola bunun adı.
Evvelden dile gelmiş, anlatılmış, kendisinden meşhur kıssalar hisseler olmuş, dinleyen hissedar olmuş gitmiştir. Öyle ki bir mecnun günlerden bir gün bir kıza âşık olmuş, çekindiği için söylemez, kızın kendisini gördüğünü hissedince küçük hayaller kurup dalarmış. Gel zaman git zaman o mecnun aşkından harap olmuş, her gördüğü yerde onu arar her gördüğünü o sanarmış. Heyecanlanır, kalbi titrer, sonrasında bitap kalırmış. Yine günlerden bir gün artık karar vermiş kendisine söylemesi gerektiğini düşünmüş ve bir mektup yazmış. Kız mektubu okuyunca öncesinde kabul etmese de sonrasında merak etmiş. Sen bu vakit ben o vakit bu mecnun, mesrur bir halde kavuştuğunu zannederken maşukuna, her vakit ızdırabın esiri olmuş. Hülyalarda gördüğü neşe saçan maşuku onu ateş çukurlarına batırır olmuş. Her ne vakit çıkmak istese çukurdan kancası göğsünden yaralayan bir silah olmuş. Fakat işte mecnun kalbinde olanı bir türlü atamıyor fakat maşukundan gelen hançer yaralarına dayanamıyormuş, ta ki maşuk mecnunu terk edene kadar. Aldığı hançerlerle yara bere içinde kalınca bir düşünmüş ve durmuş. Bir beşer için feda edilen bunca emek ve hissiyatın asıl sahibini meğerse unutmuş. Gönülde olan da hakiki maşuk olan da oymuş.
Filhakika bu kıssadan nice hisseler çıkaran olacağı gibi insanın hayat serüveninde ki imtihanların kişiyi hakka niyaza ulaştırabilecek bir çok vesileye kapı açtığını fakat bu vesilelere ulaşmanın ancak sabır ve ülfet ikileminde dönüp dolaşan takva sıfatları ile kazanılabileceğini ifade ederek yazımı necip Fazıl Kısakürek'in şu dörtlüğü ile tamamlamak istiyorum:
Sabrın sonu selâmet,
Sabır hayra alâmet.
Belâ sana kahretsin;
Sen belâya selâm et!
Yusuf Huzeyfe Egrin
Yorumlar
Yorum Gönder