Sabır Erdemini Kuşanmak
Üzerinde çokça konuşulan, yazılan, çizilen konulardan birisi olmasına rağmen pratik hayatta uygulanması çok zor olan bir erdem vardır: Sabır.
Akledebilen ve sorumluluk sahibi olan insan, “eşrefi mahluk” diye nitelendirilmiştir. Fakat insanoğlu eşrefi mahluk gibi yüce değerlere çıkabildiği gibi esfeli safiline de düşebilir. Fıtraten iyiliğe meyilli olarak yaratılan insan, kötülüğe de yönelebilmektedir.
Özgür iradeye sahip insanoğlu yaptıklarından elbette sorumlu olacaktır. İyiliği seçmesi ve yapması fıtratına uygun olsa da özgür iradenin sonucu olarak kötülüğü seçmesi ve işlemesi sınırlı da olsa onun elindedir.
Müslüman dünya ve ahiret odaklı olmak üzere iki yönlüdür. Dünya hayatı ahiret için bir nevi ekip biçilen tarla gibidir. Kısacası buraya imtihan yurdu diyebiliriz. Cenab-ı Hak, imtihan gerçeğini şöyle buyurmaktadır: “O, hanginizin daha güzel amel yapacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratandır. O, mutlak güç sahibidir, çok bağışlayandır. (67/2)”
Elbette herkesin imtihanı aynı derecede olmayabilir. Kimilerinin imtihanı çok ağırdır kimilerinin ise buna nispeten daha hafif olabilir ama şunu unutmamak gerekir ki Allah (c.c.) herkese gücünün imkânı dahilinde yük yükler. Kul olarak bizler asla isyana ve itaatsizliğe düşmemeli, her daim sabır erdemini kuşanmalıyız.
İmtihan denilince sabır ondan ayrılmaz bir bütündür. Sabır, inanan kimseler için aynı zamanda psikolojik olarak da güç verir. O, başına gelen her musibet karşısında sabrı kuşanır. Başına gelen her şeyin Allah’tan geldiğini bilir. Bilir fakat tedbirsizlik de yapmaz. Tedbirini alır ve tevekkül eder.
Kimi zaman da her şey göründüğü gibi olmayabilir. Bazen bir imtihan imkân haline gelebilirken bazen de bir imkân imtihana dönüşebilir. Fakat şunu unutmamak gerekir ki sabır erdemini kuşanmış mümin için korku yoktur. Sabrın sonu selamettir. Vesselam.
Salih Çelikgöz
Yorumlar
Yorum Gönder