Samimiyet Denizi Dostluk Pusulası
Dizeler belki de heceler, içten içe hissedilen o nurun parıltısı; öyle ki yağını koymadıkça sönüp giden bir kandil misali yanıp yanıp sönüyor nurumuz, gecenin sessiz ve zifiri karanlığında güvende olup o güzelim ışıkla etrafını kolaçan eden bir hayat yerine gecenin fitnesinden kendini kaybetmiş; fırtınalı bulutlar definesinden, yüksek gürültülü yıldırımlara kendini esir etmiş olan bir grup insanoğlunun hikayesi bu.
Yüksekçe ağaçların altında, sessiz ve emin olunan bir yerde, kimsenin kendine zarar veremeyeceğine kesin kanaat getirmiş ve binlerce yıldızın o seneler süren yolculuğunun ardında bıraktığı izleri hayranlıkla seyredip Mevla’nın kudretine el pençe duran ve dahi akıp gitmekte olan hayat deryasında teskin bulmuş bir derin muhayyele de kaybolan insan olmak derin bir samimiyet ister gibi görünüyor. Lakin biz insanoğlu nefes aldığımız müddet boyunca, bizleri per perişan eden, yaraladıkça yaralayan, göz göre göre derin boşluklara sürükleyen günah çukurlarına düşmekten usanmıyoruz. Ne için yaşıyoruz ne için varız…
Ölüm insanoğlunun hayal dünyasında mümkün ama zor olan bir olgu olarak geliyor. Halbuki ölüm o kadar kolay ve bir o kadar can yakıcı ki daha dün seninle gülüşen beraber hüzünlenip beraber gezip dolaştığın dostun, ailen, yakının, bir parçan yani sen ölüyorsun, arkanda binlerce göz yaşı yanaklardan süzülüyor, sen ki o gelemez dediğin, o yalan olarak atfettiğin, o sadece filmlerde ve başkalarında olduğunu zannettiğin ölümün kancasına yakalanmak üzeresin, kıskıvrak yakalanacaksın, ağlayacağın yerde gülüyorsun, iman etmen gerekeceği yerde isyan ediyorsun ve biliyorsun ki bu başına gelecek, koskoca Peygamber’in; Allah’ın en sevdiği kulunun başına gelecek olan ölüm senin de kapının eşiğine gelecek ve sorulacak sana; “Benim nimetlerim üzerime yaşayıp da bana türlü zevkleri, şeytanları, nefsini, ortak koşanlar nerede, hazır mısın?”
İşte hazların için senelerini harcadığın, o dağlar kadar, denizler kadar emek sarfettiğin dünya seni sadece mezarına kadar taşıyabilecek ve geriye kalan sadece amellerin olacak, daha ne zaman dünyalık hırsların sarhoşluğundan uyanıp da imanın ipine sarılacaksın, ne zaman Rabbinin yoluna varacaksın, Artık uyanma vakti! Kalk ayağa ve doğrul.
“Ölüm ne kadar uzak ne kadar yakın ölüm.”
Selametle
Yusuf Huzeyfe Egrin
Yorumlar
Yorum Gönder