Ramazan Ayı, Kendini Geliştirme ve Kardeşlik Bilinci
Ramazan ayı, insanın nefsini kontrol altına almasını öğrendiği, bir yönüyle ibadet, bir yönüyle nefsi terbiye, bir yönüyle toplumsal sorumluluk bilincinin belirgin bir şekilde hissedildiği bir aydır.
‘ (O sayılı günler) Ramazan ayıdır ki Kur’an; insanlara hidayet (doğru yol) rehberi, doğru yolun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak onda(ki Kadir gecesinde) indirildi. Sizden kim (mazereti olmaksızın) bu ay(ın ilk hilâlin)e erişirse/görürse hemen orucunu tutsun, kim de hasta veya seferde (olup da yer) ise, tutmadığı günler sayısınca (caiz olan) başka günlerde (orucunu kazâ etsin). Allah sizin hakkınızda kolaylık ister, zorluk istemez. Bu da, o sayıyı (kazâ ile) tamamlamanız ve size yol göstermesine karşılık Allah’ın yüceliğini tanımanız içindir. Olur ki (düşünür de) şükredersiniz.’ (Bakara Sûresi 185)
Rabbimiz’in ayetleri ve Hz. Peygamber Aleyhisselam’ın hadisi şerifleri çerçevesinde incelediğimizde Ramazan aynın birçok özelliğinin öne çıktığı görülmektedir. Bunların başında Müslümanların bir ay boyunca oruç tutmakla sorumlu olduğudur. Acaba oruç imsakla iftar arsında sadece yemeden içmeden ve cinsel birliktelikten kesilmek midir? Bunlar orucun maddi gereklilikleridir. Elbette oruç, imsakle birlikte yemek içmek ve cinsellik kabilinden her şeyi güneş batımına yani iftar saatine kadar terk etmektir. Ancak buna ilaveten bütün azalarını da her türlü günah ve haramdan uzak tutmaktır. Gözle harama bakılmaz ki, sonrasında da bu haramdır, kulakla haram sözler gıybet, dedikodu, iftira, yalan, çirkin ve ahlaksız sözler vs. dinlenmez. Dille kötü sözler konuşulmaz, sövülmez, kırıcı, edep dışı, hayasız, ahlak dışı, tahkir edici sözler söylenmez, elle haram şeyler tutulmaz, ayakla haram yerlere gedilmez vs. Hasılı oruç insanın vücuduna bir bütün olarak tutturulur ki kendini kontrol etmeyi öğrensin de Ramazan ayından sonra da bunlara dikkat etsin.
Ramazan ayının bir diğer özelliği ise, geceleri yatsı namazına müteakip teravih namazlarının kılınıyor olmasıdır. Hz. Peygamber Aleyhisselam ‘Kim ramazan ayının gecelerini inanarak ve sevabını Allah’tan umarak namazla (teravihle) ihya ederse geçmiş günahları bağışlanır’ buyurmaktadır. Öyleyse Ramazan ayının diğer aylardan farkı gündüzünün oruçla gecelerinin teravihle ibadetle geçirilmesi olduğu anlaşılmış olmaktadır. Ayrıca sahur/seher vaktinde sahura kalktığımızda teheccüd namazı da vardır ki farz namazlardan en faziletli namazdır. Dileyen iki, dört, altı, sekiz rekat kılarak Rabbinin huzurunda durmanın feyzini bereketini elde eder. Aziz okuyucularım Namaz dinimizin en önemli esaslarındandır. İmandan sonra zikredilen temel esastır. Müminler namazla fark edilirler. Müminler namaz kılar, zira rabbimiz, yaratanımız, her şeyin sahibi ve yerden ve gökten biz sayılara sığmayacak kadar nimetler bahşeden Allah’ımızdır namaz kılmamızı isteyen. Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırını sayan bizler bunca nimetin varoluşumuzun hatırını saymayacak mıyız? Bizi Rabbimiz ’in huzuruna varmaktan alıkoyan nefsimizi, şeytanı, fani dünya meşguliyetlerini aşmayacak mıyız? Elbette aşacağız.
Yukarıda sunduğumuz ayeti celile Kur’an’ın bu ayda indirilmeye başlandığını ve Hz. Peygamber Aleyhisselam’ın uygulamaların da Ramazan ayında Kur’an’ın Cebrail Aleyhisselam’a mukabele şeklinde arz edildiğini bize gösteriyor. O sebeple müminler Ramazan ayını Kur’an ayı olarak bilirler ve mukabele ve hatimlerle her yerde Kur’an sesleri yükselir. Fakat yine yukarıda zikrettiğimiz ayeti celilede ‘Kur’an’ın doğru yol rehberi, doğru yolun, doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak’ ramazan ayında indirildiği ifade edilmektedir. Bu ifadeler bizim Kur’an’ı hayat kılavuzu olarak almamız gerektiğini, her şeyde ölçümüz olması gerektiğini bize işaret ediyor. Yani Kur’an sadece sevenleri isteyenleri tarafından okunan, mukabele edilen bir kitap değildir. O aynı zamanda, bize kendisindeki emir ve yasaklara, işaretlere, uyarılara dikkat etmemiz gereken ve hayatımızı onun ışığı çerçevesinde düzenleyeceğimiz neticede de dünyamızda huzur elde edip, ahiretimizi de kazanacağımız kurtuluş reçetemizdir.
İnsan ramazan ayında oruçla, teravihle, Kur’an’la ve sair ibadetlerle tefekkürle kendini bilmeye, tanımaya, anlamaya yönelik bir çabanın da içinde olmalıdır. Nefsini tanımalı insan. Gidişatını görmeli. Varlık içindeki konumunu, yerini bilmeli. Biz rabbimize kulluk için yaratılmışız, bizi o yaratmış, bedensel özelliklerimiz, ruhi kabiliyetlerimizi düşünmeli kendimizi tanımalı ve her daim iyiye, doğruya, hayra doğru kendimiz geliştirmeliyiz. Gün geçtikçe ahlakı güzelleşen, Rabbinin razı olduğu, insanlara iyi geçinen, mahlukata zarar değil de fayda veren, güzel bir insan olma yolunda gayretlerimiz sürmelidir. Nefsimizin ve Şeytanın oyunlarının farkında olarak bir hayat sürmeliyiz. Yine hayatımızın gayesi Rabbimiz’in rızasını kazanmaktır. Kulluk ve rıza gayesinin önündeki en büyük engelimiz nefsimiz, şeytan ve kötü arkadaşlar, ortamlar, çağın ayartıcı tuzaklarıdır. Gönlümüzü arındırıp içimizi nurlandırmalı, duygularımızı, davranışlarımızı güzelleştirmeliyiz, bilinç ile hareket edersek Ramazan ayı bize bunları başarma noktasında güzel fırsatlar sunmaktadır.
Ramazan aynı zamanda kardeşlik duygularının hareketlendiği bir aydır. Bu hareket iftar davetlerinde, zekat, sadaka ve infakımızda, birlikte kılınan teravih ve namazlarda kendini açık bir şekilde göstermektedir. Bizlerin fertler olarak kendimizi geliştirmemiz gerektiği gibi, içinde yaşadığımız toplumumuzu gözetmemiz, ihitiyaç sahiplerini görüp, bulup imkanlarımız nispetinde onların desteğinde olmamız da kardeşlik vazifelerimizdendir. Farklı farklı kardeşlik halkalarının içerisinde olduğumuzun bilincinde olmalıyız. Bir kere Âdem Aleyhisselam’ın evlatları olarak bütün insanlar kardeşlerimizdir. Sonra bir millete mensup olarak kardeşliğimiz vardır. Sonra bir soya bir aileye mensup olarak vardır. Bir inanca, İslam inancına mensup olarak kardeşliğimiz vardır ki Rabbimiz azze ve celle Kitabında ‘Müminler muhakkak kardeştirler’ buyurmaktadır. Bütün bu kardeşlik halkalarına karşı sorumluluğumuzun, haklarımızın bulunduğunu hatırlatmak isteriz. Bütün kardeşlerimizin hayrını istemek en doğru olandır. Asıl hayırda hem kendi hem de diğer kardeşlerimizin dünyada huzurlu olmamız, ahirette de Rabbimiz’in cennetine gidebilmemizdir. O sebeple kendi dünyamızın mutlu huzurlu, kimselere muhtaç olmadan yaşanması arzumuz olduğu kadar, kardeşlerimiz için de öyle olmasını istemeli ve elimizden gelen katkıyı sunmalıyız. Ve asıl sonsuzluk yurdu ahiret için, Rabbimiz’in rızasını kazanmak, iyi bir insan, iyi bir Müslüman olmak için çalışmalıyız. Bu konuda bütün insanlığın maddi ve manevi kurtuluşunu önceleyen bir iç niyetimiz, gayemiz, amacımız olmalı ve bunu sağlamak için de imkanlarımız nispetinde gayret etmekten geriye kalmamalıyız.
Rabbim içinde bulunduğumuz Ramazan ayının ne kadar hayrı bereketi ve feyzi varsa hepsinden nasipdar eylesin bizleri. Kendimizi bilerek kendisini bilmeyi böylelikle rızasına ermeyi bütün kardeşlerimizle birlikte nasip eylesin. Rabbim hepinize hayırlı, bereketli, razı olacağı güzel uzun ömürler imkân buyursun. Amin!
Sami Önler
Yorumlar
Yorum Gönder