Diriliş Nehrinde Birkaç Tezkiye
Elhamdulillahi Rabbil alemin, şüphesiz O mutlak hâkim, kulunu karanlıklardan aydınlığa iletir. Onunla nefis nefes bulur, onunla dirilir. İlmi geniş olan Hidayet sahibi odur. karanlıktı her şey, soğuk ve boğucu bir karanlık. Ardından aydınlığa çağıran bir rehber olan Kuran’ı Kerim, hiç şüphesiz bin bir zulmün ardı sıra gönlü nurlandıran ve ısıtan bir burhan.
Değerli okurlarımız, insan olmak ve insan olmayı seçmek bir karar değildi. Fakat Allah’a c.c karşı takvalı bir kul olabilmek bizim seçimimizdi. Bu durumu Kuran’ı Kerim şöyle ifade ediyor: “Biz emaneti göklere, yerküreye ve dağlara teklif ettik, ama onlar bunu yüklenmek istemediler, ondan korktular ve onu insan yüklendi. Kuşkusuz insan çok zalim, çok bilgisizdir” (Ahzap 72). Evet biz insanoğulları bu emanetin ne denli ağır ve ne denli güçlü olduğunun farkına varamadık, yüklendik ve altında kaldık. Rahman’ın bu teklifini göğüs gere gere; cahil cesaretiyle yüklenişimiz bizim bittabi yaratılışımızın buna müsait olmasına bağlıydı. Çünkü Allah c.c insanoğlunu, kendisini bilebilmesi ve göremediği anlarda bile varlığından haberdar olabilmesi adına iradi hasletlerle bezedi. Bunun sonucu olarak da hataya düşme ihtimali üzerinden tövbe ve dua kapısını ardına kadar açık bıraktı. Hamdolsun.
İnsanın aslında yeryüzünde bir görevi vardır: Allah’ı c.c bilmek. Kendini bilen yani emanetinin farkında olan Allah’ı c.c bilir demişlerdir hep büyüklerimiz. Nedir o emanet? Rabbin kim. Evet bugün biz Müslümanlar, Rabbimizin Allah c.c olduğunu kabul ediyoruz da acaba gerçek manada Allah’a c.c iman ediyor muyuz? Yoksa Allah’ın c.c bize “Ey iman edenler iman ediniz” (Nisa 136) kavli öylesine midir? Düşünmek gerekiyor. Bizler eğer hiç günah işlememiş olsaydık belki de insan olmayacaktık. Çünkü insan olmak unutmanın sonucudur. Öyle olmasaydı bizim meleklerden bir farkımız olur muydu?
Evet, günah işlemek bizim için kaçınılmaz bir şey. Fakat bir toz zerresi ile bir çamur parçası bir olmaz. Öyle ki evinin önünden nehir akan bir adamın bir kez bile o nehirden faydalanmaması düşünülebilir mi? Bununla birlikte elbisesine kir bulaşmış bir adamın hangi kiri temizlemesi daha kolay olur? Elbette elbise kirlenir, toz kapar fakat o kiri temizlemeye yönelik mesai kirin miktarınca değişir, farklılaşır. İşte insan da böyledir. Önünde akmakta olan tövbe nehrinden bihaber olması aslında kendi günah elbisesinden bir haber olmasından dolayıdır ki o kişiye halk ağzında pasaklı denir ki bu da Fasık manasını taşır.
Yukarıda da bahsettiğimiz gibi insan olmanın en büyük görevi yaratıcısını tanımaktır. Günahlarla unuttuğu Rabbini tövbeyle hatırlamaktır. Durmadan gönül elbisesini kirletip yıpratan değil, bu kirlerden uzak durandır. İşte insan olmak bu manaya gelir. Yoksa elbisesinin kirli olduğunu fark etmeyip de temiz olduğunu zanneden değildir veya sırf elbisesi kirlensin diye günah çöplüğüne atlayan da değildir. İnsan hem nisyandır hem de hatırlayandır. İnsan teslim olandır. Fil hakika sürekli ayağa kalkandır, dirilendir, çağlayandır. Zulme esir olmayandır. Şüphesiz ziyanda olanda gafil olanda münkir olandır.
Vesselam.Yusuf Huzeyfe Egrin
Yorumlar
Yorum Gönder