Amele Dönüşmeyen İlim
İlim, ‘İslam kültüründe ilâhî ve beşerî bilgi yanında bilim için de kullanılan kapsamlı bir terimdir. (TDV, İlim)’ İnsanoğlu merak eder, bilmek ister. Bu, insanın hilkatinde vardır. Merak eden insan araştırır, sorgular ve sonucunda öğrenir.
Dinimiz İslam, ilme çok önem vermiştir. Nitekim mükellef olmamız için de bilmemiz gerekmektedir. Ancak bilmek tek başına yeterli bir olgu değildir. Çünkü nice bilenler var ki bildikleri ile amel etmiyorlar. Yüce kitabımızda çokça tekrarlanan “iman edip salih amel işleyenler…” ayeti yazımızın gayesini çok iyi bir şekilde karşılıyor. İlmimiz amele, eyleme dönüşmüyorsa bizde mevcut olan bu ilim işe yaramayan bir ilimdir. Halbuki bizim gayemiz hakkın rızasını kazanmak olmalıdır. Bunun yolu da salih amelden geçer.
Yapılan her iş salih bir amel olmayabilir. Salih amel, dinimizin emir buyurduğu, bizden yapmamızı istediği, yararlı ve faydalı olan işlerdir. Ancak bu eylemler Allah’ın rızasını kazanma niyetiyle yapıldığında salih amel kabul edilir. Rahmet elçisi sevgili peygamber efendimizin bir hadisi şerifinde cehennemin kendisiyle tutuşturulduğu üç kişiden birinin alim olduğunu haber verir. Düşününce alim nasıl böyle bir cezaya müstahak olmuştur sorusu aklınıza gelebilir. El-cevap, bildikleri ile amel etmemesidir. İlme riya, kibir karıştırmıştı. Bildiklerini başkalarına anlatmış fakat kendisine tesir etmemiş, ilmi ona fayda vermemişti. Dolayısıyla cehennemin kendisiyle tutuşturulduğu üç kişiden biri olmuştu.
İmanın kıymetli olması ve varlığını devam ettirebilmesi için salih amelle desteklenmesi gerekmektedir. Bir şeyi bilmek, konu ile alakalı bir şeyler okuyup araştırmalar yapmak elbette kâfi olmayacaktır. Bunu hayatımıza tatbik edersek, uygularsak değer kazanır. Dinimiz İslam’ın bize emrettiği de budur. Rabbim bize bu hususta gayret gösterebilenler, çabalayanlardan eylesin.
Salih bir amel, ancak salih bir bilgi ile olur. İlim, insanı salih amele götürmelidir. İlim, amele dönüşmedikten sonra nihai amacına ulaşması söz konusu değildir. Amele dönüşmeyen ilim tatsız-susuz portakal gibidir. Yani gayesine ulaşamamıştır. Nitekim sevgili peygamberimizin (s.a.v) bir hadis-i şeriflerinde bizlere şöyle buyurmaktadır: "Kıyâmet günü hiç kimse beş şeyin hesabını vermeden bir yere kıpırdayamaz. Ömrünü nerede tükettiği, gençliğini nerelerde geçirdiği, malını nereden kazanıp nerelere harcadığı, ilmiyle ne tür ameller işlediği..." (Tirmizî, Sıfatu'l-kıyâme 1, h.no: 2416) bu hadisi şeriften çıkaracağımız maksat kişinin cehennem ehlinden olmaması, azap görmemesi için bildikleri ile amel etmesi gerekir. Bilmek yeterli olsaydı münafıklar durumu ne olurdu?
Yazımızı alemlere rahmet olarak gönderilen peygamber efendimizin (s.a.v) bizlere öğrettiği şu dua ile nihayete erdirelim: “Allah’ım! Fayda vermeyen ilimden, kabul edilmeyen duadan, korkmayan kalpten ve doymayan nefisten sana sığınırım.” (Müslim, Zikir,73.)
Salih Çelikgöz
Yorumlar
Yorum Gönder