Bir Nefis Mürebbîsi: Oruç

    Ey iman edenler! Sizden öncekilerin üzerine yazıldığı gibi sakınasınız diye sizin üzerinize de sayılı günlerde oruç yazıldı. İçinizden hasta veya yolcu olan, başka günlerden sayısınca tutar. Orucu tutmakta zorlananlar için bir yoksulun (günlük) yiyeceği kadar fidye yeterlidir. Bir iyiliği mecbur olmadan yapan için bu (yaptığı) iyidir. Ama orucu tutmanız -bilirseniz- sizin için daha hayırlıdır. (Bakara 183-184)

    Ramazan. Sakınma ve arınma ayı. Rahmetin semâlardan oluk oluk indirildiği ay. En büyük nimetimiz Kurân-ı azîm-u şânın indirildiği ay. İblislerin zincirlerle bağlanıp, kullarından uzak tutulduğu ay. Şeytanî vesveselere zihinden ve gönülden “Ben oruçluyum” nidâsıyla gem vurulduğu ay. Nefislerin Terbiyecisi “Oruç” Bey.

    Oruç, tutmaya güç yetirebilen kişilerin tan yerinin ağarması yani imsak vaktinden itibaren başlayıp güneşin batışına kadar yeme, içme ve cinsel ilişkiden uzak durmasını ifade eden bir ibadettir. Yani zaman, fiil, mükellef ve amacı bellidir.

    Şunu söyleyerek devam edelim. İlk baktığımızda orucu tutan biz oluyoruz. Lakin şunu desek orucun mahiyetini daha iyi idrak edebiliriz. Orucun bizi tutması... Oruç bizi sadece yeme, içme, cinsel münasebetten uzak tutmamalıdır. Ben oruç tuttum lakin ağzımla sadece yeme, içme mahremiyetinden sakınmayıp aynı zamanda diğer yasaklardan da kendimi koruyacağım demek gerektir. İmsak vakti sahur yaptıktan sonra niyet ederiz ve aslında niyetimizin manası şudur : Allahım! Niyet ettim senin rızan için yeme, içme, münasebetten uzak durmaya. Aynı zamanda ağzımla birine kötü söz söylememeye; iftira, dedikodu, yalan vs. gibi kötülüklerden uzak durmaya, anne babama of bile dememeye, insanlara güzel şeyler dışında bir şey dememeye de niyet ediyorum. Aynı şekilde zina, içki, kumar, kul hakkı vs. Bütün haram işlerden de kendimi sakındırmaya niyet ettim. Önemli olan bu niyetimizin sadece ramazan ayını da kapsamayıp bütün hayatımıza nakşolması. Çünkü bir defa orucun terbiye etme mekanizmasına girdik ve niyetimizi de rabbimize hâlis şekilde ilettik. Onun için vaadimiz sadece bu ay için geçerli olmayıp diğer vakitlerde de sürmelidir.

    Tüm bu söylediklerimin asıl kaynağı, ayetteki “sakınasınız diye” ifadesidir. Bu ifade oruç ibadetinin anlamına işaret etmektedir. Sakınmak günahlardan kaçınmayı ifade eder ki buna da takva denir. Takva kişinin emirleri tutma, kendini kötülüklerden alıkoyabilme hassasiyetine denir. Şimdi şöyle ki hırsızlık, yalan, içki, kumar gibi bazı kötülüklerden netice açısından düşünerek uzak dururuz. Lakin bazı kötü şeyler de vardır ki nefis istediği için sakınması daha zordur. Yani kişinin hevâ ve hevesinden, şehvetinden kaynaklanır çünkü insanın doğası gereği bu şekildedir. Bu şehveti ve nefsin isteğini kırabilmek sadece onun kötü bir şey olduğunu düşünmek ile zor olur. Bunun için bu şehveti bastıracak, onu etkisiz hale getirebilecek bir araca ihtiyaç vardır. İşte bu araca oruç diyebiliriz. Oruç bu terbiye için vazgeçilmezdir. Kişinin iradesini güçlendirir, şehveti kırar. Çünkü insanoğlunun istekleri, bedenin arzuları son bulmaz. Bunu dizginleyecek en önemli mekanizmalardan biri de oruçtur diyebiliriz.

    “Allah-u Teâla bizi orucun idrakinde olan, orucun terbiyesinden nasibini hakkıyla alabilen, orucun kötülüklerden hayatın her alanında koruduğu kullarından eylesin! “deyip şöyle bir rivayetle bitirelim.

    Abdullah (b. Mes”ûd) anlatıyor: Biz Hz. Peygamber”in (sav) yanında olan ve evlenme imkânı bulamayan gençlerdik. Resûlullah (sav) bize şöyle buyurdu: “Ey gençler! Evlenme imkânı bulanınız evlensin. Çünkü evlenmek, gözü haramdan çevirmek ve iffeti korumak için en iyi yoldur. Evlenme imkânı bulamayan da oruç tutsun. Çünkü orucun, kişi için şehveti kesme özelliği vardır.” (B5066 Buhârî, Nikâh, 3). 

Mehmet Emin Türkoğlu

 

Yorumlar

Popüler Yayınlar