Nefsi Müdafaa
Savaşlar, iki karşıt gücün var güçleriyle, güç kaybetmemek, düşmanı güçsüz düşürmek ve zayiata uğratmak için deyim yerindeyse bütün hücreleriyle giriştiği mücadele. Ceng meydanlarında keskin çeliklere bulanan kanlar, parçalanan uzuvlar arasında bitap düşen bedenlere rağmen bitmeyen bir hırs ve öfke ile durmak bilmeden devam eden öfkelerdir. Kimi savaşlar taarruzdur, yakıp yıkmak, medeniyetleri yok etmek maksadıyla yapılır, kimi savaşlar ise bu taarruzlara karşı yapılan bir nefsi müdafaadır.
İnsan hırsını hiçbir
muharebe bertaraf edemedi henüz. İnsanlık tarih boyunca birbiriyle kavga
ederken, birbirinin kanını döküp, mallarını tarumar edip birbirlerine kan
kustururken asıl düşmanları olan nefis ve şeytanı unutmaktadır.
Şeytan ve nefis, birçok dinde bu iki kavram karşımıza çıkar ve isimler farklı
olsa da anlam itibariyle aynı sayılır. İnsanlığın en azılı iki düşmanı biri
bütün insanlardan daha tecrübelidir, bir diğeri ise Efendimizin izah ettiği
gibi iki kaşın arasındaki en tehlikeli düşman olan nefsimizdir. Nitekim
Peygamber Efendimiz Uhud gibi büyük bir savaştan dönerken en küçük savaştan en
büyük savaşa döndükerini söyleyince Sahabe efendilerimiz savaşların en büyüğü
hangisi diye sorduklarında: "Nefisle savaş etmektir." Cevabını
vermiştir. Savaşları kazanmak için en iyi askerler öne sürülür, savaş eğitimi
almadan kimse savaşlara gönderilmez çünkü düşmanla çarpışmayı bilen ona karşı
üstünlük kuran savaşı kazanır. Durum böyleyken bize bu kadar yakın olup bizden
daha güçlü olan bir düşmana karşı eğitim almak, kendimiz güçlendirip onu güçsüz
düşürmek için durmadan çalışmak elzemdir. Çünkü nefis hiçbir düşmana benzemez
onunla girilen mücadele bir ömür devam eder, en savunmasız anda insanı tepe
taklak etmeyi çok iyi bilir.
Nefse karşı nasıl nefsi müdafaaya girilmeli peki? Öncelikle şehvetten ve şehveti uyandıran şeylerden uzak durulmalı, bir şey helal olsa bile aşırısı zarara götürebilir insanı, mesela bal gibi sağlıklı bir gıdayı tüketmek gayet sağlıklı bir durum ama aşırısı insanı sarhoş eder ve vücudun normal çalışma düzeyi sekteye uğrar, buna benzer özelikle son yüzyılda aşırı şeker ve zararlı gıda tüketimi, nerdeyse her gıdanın içine serpiştirilen yapay şekerler insanın kan şekerini maksimum noktalara çıkarır ve vücut doymak bilmeden daha fazlasını ister. Bunun sonucunda aşırı gıda tüketiminden kaynaklı şehvi uyanışlar meydana gelmektedir. Ramazan ayında oruçluyken kolay kolay şehvet uyanmaz çünkü ona enerji veren gıdalar ona hizmet etmez. Kendimizi müdafaa için İlk olarak nefsi enerjisiz bırakarak onu güçsüzleştirebiliriz. En büyük enerji kaynağımızdan biri de uykudur uykunun hem azı hem de aşırısı insan bedeni için zararlı bu hususta dengeli bir uyku uyumak, uyku saatlerini düzende tutmak da nefis terbiyesi için çok önemli bir etken.
Gençlik yıllarında bazı duygular üst safhalarda dolaşır ve nefis en çok bu noktalarda vurur insanı, bu yaşlarda meydana gelen hormonal değişimler ve vücuttaki değişiklik gençleri çok farklı yerlere çekebilmektedir bu duyguların en başında gelenlerinden biri de şüphesiz cinsi şehvet, şeytan ve nefsin en iyi silahlarından biridir. Bununla baş etmek için öncellikle bunu helal yollara dönüştürmek lazım, Peygamber Efendimizin birçok Hadis-i Şerifte gençleri erken yaşta evlendirmeyi tavsiye etmiştir, durumu olup da onları evlendirmeyen ve bu duyguyu farklı yollarda arayan kişilerin hem kendileri hem de ebeveynlerine günah yazılacağını bizlere ifade etmiştir. Evlenme durumu olmayan kişiler içinse oruç tutmayı tavsiye etmektedir aleyhissalatu vesselam. Buna ek olarak en küçük günahların önünü kesmek gerekmektedir Müslüman telefon, televizyon ve gerçek hayatta gözleri haramdan sakınmalıdır. Bundan bir şey olmaz veya bir kereden bir şey olmaz diyerek içinde çıkacak olan şehvi yangının ilk kıvılcımını yüreğine atabileceğini göz ardı etmemelidir. Nefsimiz bizi bizden iyi bilen en zararlı düşmanımız. Nefsin her isteği yerine getirmemeli insan, içindeki yaramaz ve şımarık çocuğu eğitmeli, ona asla fırsat vermemeli, helal sınırlar dışına çıkılmamalı. Gereksiz konuşmalardan kaçınmalı ve ağzımızdan çıkan her bir sözden hesaba çekileceğimizin bilincinde olmalıyız. Nefsin en sevdiği şeylerden biri de bir başkasının arkasından konuşmak, saatlerce dedikodu yapmak buna karşı çıkarak böyle ortamlardan uzak durup, konuşanları da uyarıp bu günahtan uzaklaşmayı sağlamaktır böyle olduğunda nefis en ağır darbelerden birini yiyecektir. Her türlü konuda nefsi güçsüz düşürebiliriz ama asla unutulmamalıdır ki en ufak bir tavizde bile onun dizginlerini elimizden kaçırabiliriz. Bunun için bizi bizden iyi bilen Rabbimize, bizleri nefsimize karşı onu yenebilecek irade vermesi niyazında bulunmalıyız çünkü o bizi yarattı ve kulunu kulundan daha iyi tanır, çünkü o insanı programlayan en yüce varlıktır. Bu savaşta bizlere yardım eden tek ve en güçlü müttefik Rabbimizdir. Kendi nefsimizi dizginlemeden başka insanlara yardımımız dokunmaz, bundan ötürü nefsimizi kendisine, şehvete şeytana ve dünyaya karşı müdafaa etmeliyiz. Bazen yenilsek bile asla pes etmeden ayağa kalkan bir mücahid gibi savaşı bırakmamalıyız. Biz bu dünyada mücahid gibi yaşayıp müctehid gibi ölmeliyiz, peki mücahid kimdir? Peygamber Efemdimizin ifadesiyle: “Mücahid nefsiyle cihad edendir” (Tirmizî, “Feżâʾilü’l-cihâd”, 2)
Onur Damar
Yorumlar
Yorum Gönder